Allah (C.C.) önce Cennetin süslenip getirilmesini emreder.
Ondan gelen çok temiz ve çok güzel hafif bir esinti olur.
Kokusu beşyüz yıllık mesafeden hissedilir.
Kalpler huzura kavuşur, nefisler hayat bulur.
Ancak, dünyada kötü amel işleyenler bu kokuyu duyamayacaklardır.
Bu esnada cennet getirilip Arş’ın sağ tarafına konulur.
Daha sonra Allah (C.C.), cehennemin getirilmesini emreder.
Cehehhem, etrafa korku ve dehşet saçar ve kendisini götürmeğe gelen görevli meleklere der ki:
“Bilir misiniz ki, Allah (C.C.) mahlûkatı yarattı. Ona âsi olanlara benimle azab eder!”
Melekler de cevap verirler:
“Hakk Teâlâ Hazretlerinin şânına yemin ederiz ki, Rabbinin emrine isyan edenlerden intikam alman için onları sana sevkeder. Sen işte böyle bir gün için yaratıldın.”
Daha sonra onu alıp getirirler.
Dört ayak üstüne yürüyerek gelir.
Yetmiş bin bağı vardır.
Her bağda yetmiş bin halka vardır. Dünyanın bütün demirleri bir araya toplansa o halkalardan bir tanesine bile denk olamaz.
Her halkanın üzerinde yetmiş bin zebani vardır.
Eğer o zebanilerden bir tanesine bile dağlan yerle bir etmesi emrolunsa, buna gücü yeter ve onu dümdüz eder.
Dünyayı sallayıp yere vurması emredilse, bunu da rahatça yapacak güce sahiptir.
Cehennemin şiddetli bir soluk alışı,
Gürültüsü,
Kıvılcımlan ve yükselerek her tarafı kaplayan dumanı vardır. Bu öyle bir dumandır ki, bütün etrafı karartır.
Mahlûkat ile arasındaki uzaklık bin yıllık bir mesafeye inince, zebanilerin elinden kurtulup halkın beklediği yere gelir.
Onun tehdit edici bir sesi,
Şiddetli sarsıntısı,
Mahvedici bir gücü vardır.
Bütün mahlûkat, bu dehşet verici manzara karşısında büyük bir korkuya kapılırlar ve:
“Bu nedir?” Diye sorarlar.
Onlara cevap verilir:
“Bu Cehennemdir.
Onu buraya sevkedip getiren zebanilerin elinden kurtuldu. Onu yakalamağa güç yetiremediler.”
Cehennemin dehşetinden herkes irkilir ve müthiş bir korkuya kapılırlar.
Hatta peygamberler bile en yakınlarını unuturlar.
Meselâ Hz. İbrahim, Hakk yoluna kurban etmek istediği oğlu İsmail Aleyhisselâm’ı unutur.
Hz. Musa, kardeşi Harun Aleyhisselâm’ı unutur.
Hz. Isa, kendisini babasız olarak dünyaya getiren Hz. Meryem’i unutur.
Onlardan herbiri sadece:
“Yarabbi! Nefsî, nefsî.
Allah’ım beni kurtar. Bugün senden daha başka bir şey istemiyorum.” der.
Ancak, Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz şöyle diyecek:
“Yarabbi!
• •
Ümmetimi selâmete erdir, onları kurtar.”
Hakk Teâlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün.
Her ümmet kendi kitabına çağrılır. Bugün, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız (denilir).” (Câsiye 45/28)
Cehennem, zebanilerin elinden kurtulması esnasında kininden ve gazabmdan dolayı tökezler.
Yüce Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır:
“(Cehennem ateşi) uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu duyarlar.” (Furkan 25/12)
Yine şöyle buyurmaktadır:
“Neredeyse (cehennem) öfkesinden çatlayacak.” (Bkz. Mülk 67/8)
Yani, neredeyse gazabının şiddetinden ikiye bölünecekti, demektir.
O sırada Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ortaya çıkar ve Cehennemin alevinden tutarak ona şöyle der:
“Dön geriye! (sana atılacak olanlar) gurup gurup sana geleceklerdir.”
Bunun üzerine Cehennem şöyle nida eder:
“Ey Muhammed!
Yolumdan çekil. Çünkü seni yakmak bana haramdır.”
O sırada Arş’ın muhafız meleklerinden bir münadî, cehenneme şöyle seslenir:
“Onu dinle,
Kendisine itaat et.”
Sonra onu çekip, Arş’m sol tarafına bir yere koyar. .
Mahşer yerinde toplanmış olanlar, onu bu çekilişini aralarında konuşurlar.
Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz bütün mahlûkat üzerindeki korkuyu hafifletir. Çünkü o, Rahmet peygamberidir. •
Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır:
“(Resûlüm) biz seni ancak âlemlere Rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 21/107)